24 Temmuz 2012 Salı

Shirin


Film Künyesi


2008 İran yapımı olan film, 12. y.y. İran’ın da yaşayan Hakim Nezami Ganjavi’ nin Ferhat ile Şirin’ini temel alıyor. Ancak film varsayılan bir filmi izleyen seyircilerin, özellikle de kadın seyircilerin, görüntülerinden oluşuyor. Sinema karanlık bir ortamda, salonda bulunanların sadece perdeye odaklandığı, korunaklı bir yerdir. Bu yüzden sinema kuramcıları tarafından anne rahmine benzetilen bu ortam da izleyici kimsenin dikkatini çekmeyerek ve hiçbir uyarıcı, ikaz eden olmadan perde de olup biteni izlemektedir, gözlem yapmaktadır. Seyretme eylemi günlük hayatta çok sık gerçekleştirilen bir olay değildir. İnsanlar merak duygularını gidermek için komşularını izleyebilirler ama bu olay gizlenerek ve korkuyla gerçekleşmektedir. Sinema ise bu gözlem ve izleme güdüsünü korunaklı bir halde gerekleştirebilmektedir. İzlemekten sevk almak (skopofili) insanlığın bebeklik çağlarından beri peşini bırakmayan bir hastalıktır. Kiarostami’ nin filminde ise seyirciyi izleme üzerine kurulmuştur. Kendini mahrem bir yerde filme kaptırmış seyirciler izlendiklerini bilmeden filme dalmışlardır. Ancak “Şirin” filminin temel problemlerinden biri seyirciyi oynayan (Yaklaşık 120 oyuncu) oyuncuların gerçekte olmayan bir filmi izlerken samimi olup olamayacaklarıdır.

Oyuncular film boyunca abartıdan kaçarak sadece bakışlarını perdeye yöneltmektedirler. Anlatının en heyecanlı yerlerinde, örneğin Şah Hüsrev ile Ferhat’ın konuşmasında, Ferhat ‘ın Damavand Dağı’ nda yanına Şirin’in gelmesi ya da Şah Hüsrev’ in katledilişin de seyirci göz yaşları dökmektedir ancak abartıya kaçarak filmin sahnelerini bize tarifler durumda değildirler. Bir mim sanatçısının ve tiyatro sanatçılarının yüzleriyle konuşmadan oynadıklarını düşünürsek Kiarostami’ nin oyuncularının sadece filmi izlediklerini söyleyebiliriz.

Tarihin en eski sanatlarından biri olan tiyatro, gerçekleşen sunu da izleyiciye koruma sağlamaktadır fakat tiyatro uzun tarihinden dolayı toplumsal sınıfların, örneğin asillerin, burjuvaların, varlığından dolayı bu korumayı tam gerçekleştirememiştir. Tiyatroda bölümler vardır ve insanlar toplumsal sınıflarına uygun yerlerde otururlar. Tiyatro oyuncuları seyircinin tepkilerine, alkışlamalarına, gülmelerine karşı tepki vererek daha yüksek bir performans sağlayabilirler. Bu neden tiyatro da, seyirci etken durumdadır. Sinema da ise seyirci tamamiyetle edilgendir. Ortaya çıkmış olan teknolojiyle şekillenen bir eser vardır ve seyirci sadece tüketmektedir.

Filmin başında fon da müzik olmadan gösterilen minyatürler, o dönemi günümüze anlatan eserlerdir. Anlatıda önemli bir yer tutan tasvir sanatı minyatür ve gravürler o dönemin kültürünü günümüze aktaran en önemli belgelerdir. Özellikle aslan figürlerinin bir tacın her iki tarafında bulunarak, tacı tutmaları, İngiltere’den Kıta Avrupa’sına ve kuşkusuz Perslere kadar geniş bir yelpazede hükümdarlığı simgelemektedir. Bu minyatürlerde hükümdarlığın yaşantısı ve kültürünü ortaya konulmuştur. Şirin, bir Ermeni Prensesi olarak (17 yaşında), tasviri arkadaşları tarafından bulunan Husrev’ e aşık olur. Tasvir’ e aşık olmak Orta Doğulu toplumlarda yaygın kullanılmış bir temadır. Çoğunluğunun Müslüman olduğu bu coğrafyada ve özellikle İslam da tasviri yasak olması nedeniyle bu temanın çok işlenmesi ilginçtir. Şirin’in arkadaşları bu tasvire karşı hayranlıklarını gizleyemezler ancak bunun bir iblisin elinden çıkmış olduğunu söylerler. Şirin ise bunun ya bir prens ya da bir melek olduğu iddiasındadır. Hüsrev ile tanıştıklarında ise tasviri yapanın ne kadar beceriksiz olduğunu söyleyerek Hüsrev’ e iltifat edecektir.

Filme günümüz steorotipleştiren algısıyla bakıldığında, 20 kadının küçük bir salonda filmi izledikleri düşünülebilir ancak filmde yaklaşık 120 oyuncu bulunmaktadır. Oyunculardan biri olan Juliette Binoche kuşkusuz Kiarostami’ nin Avrupa’ da ehil bir yönetmen olduğunun kanıtıdır. Filmde seyirci olarak Kiarostami’ yi de görmekteyiz.  Erkek seyircilerin film izleyen kadınların arkalarında sadece yüzlerinin görünmesi yönetmenin bir tasarrufudur. Çünkü filmin ismi Şirin’ dir ve filmin sonunda Şirin izleyicilere “ Göz yaşlarınız benim için mi akmaktadır yoksa her birinizin için de gizli kalmış olan şirine mi ağlıyorsunuz?” diye sorar. “Lanet olsun bu aşk denen erkek oyununa” diyen Şirin, kadının hikayesini anlatmaktadır. Filmde gördüğümüz kadın yüzleri de bu anlatının kadınsal bir söylemle yapıldığını ortaya koymaktadır. “Aşk erkeği ısıtır ama kadını yakar” diyen Nezami ve filmin yönetmeni Kiarostami, kadınların “şehvaniyet” ten uzak ve aşka daha yakın oldukları görüşünde birleşirler.    
  
Şirin filmin başında bize Şah Hüsrev’ in ölmüş bedeninin yanında olduğunu söylemesi bir trajedinin haberidir. Ekolu bir sesle, dramatik bir anlatım tercih edilmesi fondaki müzikle birleşerek, masalsı efsanevi bir anlatı ortaya çıkarmıştır. 12 y.y.da yazılmış eser Ferhat’ ın Şirin’le birlikte bir atı sırtlayarak onları şehre kadar taşımasının dışında bir olağan üstülük göstermemektedir. Ancak Şirin’in bir öykü anlatıcısı olarak titreyen ve ekolu bir sesle olanları anlatması, gerçekleşen olayların ve entrikaların efsane nitelikte olduğunu pekiştirmektedir. Birinci ağızdan anlatılan olaylar, belki bir dış ses tarafından sonraki kuşaklar tarafından aktarılsaydı bu efsane özelliği daha ön plana çıkmış olacaktı.    


Şirin’in dadısı tarafından dünyanın tüm gizlerine malik bir adam olarak tanıtılan Mecusi, aslında Şirin’i ve Hüsrev’ i tuzağa düşürmek için kullanılan bir Behram ajanıdır. Behram Hüsrev’ in tahta göz dikmiş bir generalidir. Şirin’e göre Mecusi kuklaların iplerini elinde tutan bir düzenbazdır. Mecusi Şirin’ e Şabdiz’ e (Atı) atlayarak Tisfun’ a gitmesini söyler. Hüsrev’ de İran’ dan Ermenistan’ a hareket etmiştir. Çift buluşamaz. Ancak Hüsrev’ in babası esir alınmıştır ve Hüsrev savaşmak zorunda kalır. Kendi kölelerinin canla başla savaştığını gören Hüsrev yardımcısına cennet vaatleriyle kandırılmış olmalılar der.  Şirin bir anlatıcı olmaktan çok kendi bakış açısını iletmektedir. Bu olayları bilmemesine rağmen seyirciler ve biz bu olanlardan haberdar olmuşuzdur. Anlatıcının bildikleri dışında gelişmeler aktarılmıştır. Örneğin Şirin, Ferhat’ ın Şah tarafından nasıl bir entrikayla ortadan kaldırıldığın bilmemektedir. Şah zindanlara atıldığında onunla birlikte olmak için çok entrikalar çevirdiğini söyler ancak Ferhat’ ı, Ararat’ tan gelen bir Ermeni’ yi konuşturarak Şirin’in öldüğüne ikna eder ve Ferhat ortadan kaldırılır. Filmde intihar ettiğine dair bir ima yoktur.  
  
Ferhat sen ölünce bütün aşıklar öldü diyen Şirin, Hüsrev’ le ilk karşılaşmasında tasvire aşık olmuş biri olarak ilk defa dünyevi hislere kapılır. Hüsrev yardımcısıyla Ermeni Melikesi Mehil Banu’nun sarayındadır. Yardımcısı ona kadın ve şarabın eşsiz bir birleşim olması ve geceyle şehvaniyetin ortaya çıkacağını söylemesi Hüsrev’ i üzer. Ona göre Şehvaniyet kısa süreli bir birliktelik için sonsuz bir yalnızlık oluşturacaktır. Hüsrev, Şirin’ i arzulamaktadır ve ona 5000 yaşındaki eşim asker çizmeleri altında acıdan ve zevkten kıvranırken neden genç ve güzel bir kadın karşı koyar diyerek duygularını belirtir. Metinde Şirin’in, Hüsrev’ le beraber olması verilmez ama seyircilerin tavırlarından bu kolaylıkla anlaşılmaktadır. Şirin, Hüsrev ve Ferhat aşkı aramaktadırlar. Şirin tahtından vazgeçmiştir. Hüsrev şanından olmuştur. Ferhat hayatını kaybeder.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder